Eski İstanbul’un Sosyetesi; Pera ve Beyoğlu Tarihi

by İSTANBUL'DA GEZ !

PERA  - BeyoğluBugün İstanbul’un en eski, en güzel ve tarihi semtlerinden Pera ve Beyoğlu’nun geçmişini sizlerle paylaşmak istiyorum;

Eski Yunanca’da “karşı tarafta, öte yanda” anlamına gelen “Pera” İstanbul’un ilk kuruluşundan ve sonraki dört İmparatorluk döneminden günümüze hep “merkezde” olan Sultanahmet ve çevresinden Haliç ile ayrılıp, onun “karşısında” kurulup geliştiği için böyle adlandırılmıştır.

Osmanlı imparatorlarının da hoşuna giden bir fikirdi aslında, tarihi merkezin karşısında yeni bir merkez yaratmak. Ancak, gelişim hiç de öyle sanıldığı gibi Osmanlı İmparatorluğu zamanında değil öncesinde; 14. yüzyılda bağlık bahçelik bir yer olan “Pera Bağları” adıyla bilinen bölgede, Galata’da yerleşik Ceneviz İtalyanlarının, Haliç limanını kontrol edebilmek için Galata Kulesi’ni inşa etmeleri ile başlamıştır.

Galata Kulesi inşası sonrasında başlayan gelişim, o dönemin Pera Bağları’nda inşa edilen ilk yapılar ki bunlar bugün de varlıklarını sürdüren yapılarla devam etmiştir. 1481’de II. Bayezid tarafından yaptırılan Galata Sarayı Mektebi (Mekteb-i Sultani) ile 1491’de kurulan Galata Mevlevihanesi bugün halen aktif olarak faaliyetlerini sürdürürken; Bu iki yapı, yabancı elçiliklerin dikkatini Pera semtine çekiyor ve ilk kez Fransa elçiliği Pera’ya geliyor. Fransa elçiliğini; Holanda, İngiltere, İsveç izliyor. Dolayısıyla bugün,  Pera çevresinde yer alan konsoloslukların da geçmişini aydınlattığımızı düşünüyorum.

pera Hollanda Sarayı

Peki Beyoğlu ismi nasıl gelmişti dilimize ? Beyoğlu’nun da adı aslında Pera ile ilişkiliydi. Pera Bağları’nda, şu anda İtalyan Konsolosluğu olarak kullanılan konağa yerleşen Venedik Beyi ve elçisi Andrea Gritti’nin oğlu Alvise Gritti için kullanılan “Bey’in oğlu” nitelemesi, zaman içinde semtin de “Beyoğlu” adıyla anılmasına sebep olmuştur.

Tüm bu gelişimlere rağmen, Pera ve Beyoğlu’nda 19. yüzyıl ortalarına kadar sadece bir kaç elçilik, biraz Avrupalı elçilik mensubu ve Osmanlı’nın rum, ermeni, musevi vatandaşları yaşıyordu.

II. Mahmud ile başlayıp Tanzimatın ilanıyla zirve yapan batılılaşma döneminde ise Pera bir çekim merkezi haline gelmiştir. Avrupa ülkelerindeki ekonomik durumdan hoşnut olmayan ve İstanbul’a göç eden aileler de Pera’da yerleşmeye başlarken; Pera lüks mağaza ve ticarethaneler, sefaret sarayları, çeşitli din gruplarının kiliseleri, tiyatro, eğlence yerleri, kafeşantan, restoran, pastane, otel ve benzeri yapı ve işlevlerle bezeli bir şık semte dönüşüyordu.
Kimilerine göre “La Belle Époque” diye de nitelendirilebilecek yaşam tarzı ve doku ve bugünkü İstiklal Caddesi, o zamanki adıyla “Grande Rue de Péra” adıyla anılan eksenin çevresinde gelişiyordu.

19. yüzyılın ikinci yarısında 1874’te bugünkü Taksim Tünel‘in açılması, önce atlı tramvay ve sonrasında 1914’te de elektrikli tramvayın getirilmesi, Galata ile Pera arasında kalan bölgenin de gelişimine katkı sağlıyor ve Galatasaray- Taksim arası da gelişiyordu.

beyoğlu tünel      taksim tarihi tünel

20. Yüzyılın başlarında ise Bugün Pera, İstiklal Caddesi ve çevresinde gördüğümüz tarihi ve batılı mimarisiyle büyüleyen Art Nouveau üslubunun İstanbul’da yerleşmeye başladığını görüyoruz. 1900 – 1925 yılları arasında anıtsal ve görkemli yapılarda ve objelerde görülen Art Nouveau, 1922 – 1930 arasındaki ikinci döneminde üst ve orta sınıf konutları olarak yaptırılan apartmanlara da uygulanıyor. Bunun en güzel örneklerinden birisi de bugün Çiçek Pasajı olarak bildiğimiz yapı, Eski Naum Tiyatrosu yerine inşa edilmiştir 1876.

beyoğlu çiçek pasajı

Cumhuriyetin ilanıyla bölgedeki yaşayan insanların profili önemli ölçüde değişse de, Pera ve Beyoğlu bugün halen İstanbul’un karşı tarafında tüm ihtişamı ile ayakta durmayı başarıyor. Beyoğlu ve Pera halen önemli mimari yapısı, lokantaları, kiliseleri, pastaneleri, konsoloslukları, sinemaları ve pasajları ile İstanbul’un cazibe merkezlerinin başında yer alıyor.

İlginizi Çekebilecek Diğer Yazılar

Yazı Hakkındaki Düşüncelerinizi Paylaşır mısınız ?